Download and customize hundreds of business templates for free
Written over 80 years ago, this is a book that is as relative today as it was when it was first written. The principles are a broad mix of personal and professional advice based on the psychology of relationships. From making friends to succeeding in business, the principles outlined here serve as a proven guide for anyone who wants to build better relationships and get the most out of them.
Download and customize hundreds of business templates for free
80 yıldan fazla bir süre önce yazılan How to Win Friends and Influence People, ilk yazıldığı zaman olduğu kadar bugün de geçerli olan bir kitaptır. İlkeler, ilişkilerin psikolojisi üzerine kurulu kişisel ve profesyonel tavsiyelerin geniş bir karışımıdır.
Arkadaş edinmekten iş hayatında başarılı olmaya kadar, burada belirtilen ilkeler, daha iyi ilişkiler kurmak ve bu ilişkilerden en iyi şekilde yararlanmak isteyen herkes için kanıtlanmış bir rehber olarak hizmet vermektedir.
Download and customize hundreds of business templates for free
İlke 1: Eleştirmeyin, kınamayın veya şikayet etmeyin.
Psikologlar, iyi davranışın ödüllendirilmesinin bu davranışın devam etme olasılığını artırdığını kanıtlamışlardır. Kötü alışkanlıkları eleştirmek sadece kin yaratır ve etkili iletişimi neredeyse imkansız hale getirir. İnsanların duygusal, gurur ve ego tarafından etkilendiğini anlamak önemlidir.
"Eleştiri, bir kişiyi savunmaya geçirir ve genellikle kendilerini haklı çıkarmaya çalışmalarına neden olur." — Dale Carnegie
İlke 2: Dürüst ve samimi takdir gösterin.
Takdir edilme ihtiyacı, en temel insan ihtiyaçlarından biridir. Herkes, kendileri ve gösterdikleri çaba hakkında iyi hissetmek ister. Birinin ne kadar takdir edildiğini samimiyetle gösterdiğimizde, kendilerini iyi hissederler ve takdiri gösteren kişi hakkında iyi hissederler.
İlke 3: Diğer kişide hevesli bir istek uyandırın.
Birinden bir şey yapmasını istediğimizde, talebi onun için önemli olanla ilişkilendirmeliyiz.
Birinin neyin önemli olduğunu anlamak için zaman ayırarak ihtiyaçlarımızı onların arzularıyla çerçevelemek, bu kişinin gerçekten bir şey yapmak istemesini kolaylaştırır. Bir görev, onların önemli olarak gördükleri şeyle ilgiliyse, görevin etkili ve verimli bir şekilde tamamlanmasını sağlamak için kişisel bir payları olur.
İlke 1: Diğer insanlara gerçekten ilgi gösterin.
Kendimizle ilgilenmek çoğunlukla insan doğasının bir parçasıdır. Gerçekten başka bir kişiye bakmak için zaman ayırdığımızda, genellikle gerçekten ilgi çekici olan şeyler bulabiliriz. İnsanlar, onlara ilgi gösteren insanları sever ve bu ilgi gerçekse, gerçek bir ilişki için sağlam bir temel oluşturur.
İlke 2: Gülümseyin.
Gülümsemenin basit eylemi, gülümseyen kişi ve onları gülümserken gören herkes üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Gülümsemek herkesi daha iyi hissettirir! Telefonla konuşurken bile gülümsemek olumlu etkiler yaratır çünkü gülümsemenin gücü, görülmediği zaman bile ton ve kelimelerde geçer.
İlke 3: Bir kişinin adının, o kişi için herhangi bir dilde en tatlı ve en önemli ses olduğunu unutmayın.
Bir kişinin adı, kendine değer verme konusunda çok kişisel ve önemli bir parçadır. Birinin adını hatırlamak onları önemli hissettirir; birinin adını unutmak onları önemsiz hissettirir. İsimleri hatırlamak ve doğru bir şekilde yazmak, kişisel ve iş ilişkilerine yardımcı olacak bir beceridir.
"Ortalama bir kişi, dünyadaki tüm diğer isimlerden daha çok kendi ismiyle ilgilenir." — Dale Carnegie
Prensip 4: İyi bir dinleyici olun. Başkalarının kendileri hakkında konuşmalarını teşvik edin.
İyi dinleyiciler genellikle iyi konuşmacılar olarak görülür. Bu becerinin geliştirilmesi pratik gerektirir, ancak karşılığı değerlidir. Birine kesintisiz bir şekilde dikkatle dinlediğimizde, onları önemli ve zamanımıza değer bulduğumuzu gösterir. İyi bir kural, zamanın %75'ini dinlemeye ve %25'ini konuşmaya ayırmaktır.
Prensip 5: Diğer kişinin ilgi alanları doğrultusunda konuşun.
Birinin hangi konulara ilgi duyduğunu öğrenmek ve onları bu konular hakkında konuşmalarını teşvik etmek, iyi bir dinleyici olmayı bambaşka bir seviyeye taşır. Bu, onları önemli, ilginç ve anlaşılmış hissettirir. Bu beceri aynı zamanda dinleyiciye de fayda sağlar. Birisi kendisi ve ilgi alanları hakkında ne kadar çok konuşursa, onlar hakkında daha çok şey öğrenebilir ve ilişkiyi daha da ilerletebiliriz.
Prensip 6: Diğer kişiyi önemli hissettirin - ve bunu içtenlikle yapın.
Tanıdık biri olsun, tamamen yabancı biri olsun, birini ya da onlar hakkında olumlu bir şeyi kabul etmek için çaba gösterdiğimizde, onları önemli hissettiririz. Birini önemli hissettirdiğimizde, onların bizim için önemli olduğunu belli ederiz.
İlk prensip: bir tartışmanın en iyisini elde etmenin tek yolu ondan kaçınmaktır.
Tartışmaların basitçe olumlu bir sonucu yoktur. Anlaşmazlıklar kaçınılmazdır ancak bu anlaşmazlıkları nasıl ele aldığımız, çözüm veya kayıtsızlık arasındaki farkı belirler. Karşı karşıya gelmek yerine, anlamak için dinlemek genellikle faydalı bir çözüme yol açan içgörülere yol açar.
"Kendi iradesine karşı ikna edilen bir adam, hala aynı fikirdedir." — Benjamin Franklin
İkinci prensip: diğer insanların görüşlerine saygı gösterin. asla, "yanılıyorsun" demeyin.
Tartışmalardan tamamen kaçınmanın harika bir becerisi, diğer insanların görüşlerine gerçek bir saygıdır. Birine sadece yanıldıklarını söylediğimizde, genellikle farkında olmadan onları aşağılarız. Yanlış ya da doğru, herkesin kendi görüşüne hakkı vardır. Diğerlerinin görüşlerine açık olmak ve ne söylediklerini yargılamadan dinlemek, genellikle tartışmak yerine tartışma için ortak bir zemin bulmamızı sağlar.
Üçüncü prensip: eğer yanılıyorsanız, bunu hızlı ve vurgulu bir şekilde kabul edin.
Hatalı olmak bir zayıflık değil, insan olmanın bir parçasıdır. Çok sık, insanlar basit bir hatayı sadece yanıldıklarını kabul edemedikleri için daha büyük bir soruna dönüştürürler. Bir hatayı hızlı ve net bir şekilde kabul ederek, karakter gücünü ve işleri düzeltme arzusunu gösteririz.
İlke 4: dostça bir şekilde başlayın.
Bir konuda ne kadar haklı veya haklı görünürse görünsün, bir kişinin amacı sadece bir noktayı kanıtlamak olmamalıdır. Amaç her zaman bir görüş ifade etmek veya bir tartışma yapmak olmalıdır, kimin haklı olduğunu kanıtlamak yerine. Bunu yapmanın en iyi yolu, sadece başa çıkmak yerine dostça veya tarafsız kelimeler ve ton kullanmaktır. Sonuçlar çok daha verimli olur ve ilişki bozulmaz.
İlke 5: diğer kişinin hemen "evet, evet" demesini sağlayın.
Anlaşmazlıklar ilişkilerin bir parçasıdır, ancak hemen atlamadan önce ortak bir zemin veya üzerinde anlaşabileceğimiz bir şey bulmak için zaman ayırdığımızda, konuşma için olumlu bir ton belirleriz. Bu anlaşma koşullarını bularak, diğer kişinin "hayır" yerine "evet" demesini sağlarız. İster belirli noktalar, ister sonuç olsun, her iki tarafın da üzerinde anlaştığı şeyleri görmeye başlaması, bir çözüm bulunurken onları açık ve daha az savunmacı tutar.
İlke 6: diğer kişinin çok konuşmasına izin verin.
Birine konuşmasının çoğunu yapmasına izin verdiğimizde, kesintiye uğramadan ve dikkatle dinlerken, ona söyleyeceklerinin önemli olduğunu söylüyoruz. Birinin kendini tamamen ifade etmesine izin vererek ve düşüncelerini paylaşmalarını teşvik ederek, onlara duyulma ve anlaşılma şansı veririz, bu da daha açık ve dürüst ilişkilere yol açar.
İlke 7: Diğer kişinin fikrinin kendisine ait olduğunu hissetmesine izin verin.
Kendi fikirlerimize başkalarının fikirlerinden daha tutkulu hissetmek insan doğasındadır. Kimse ne yapması gerektiği konusunda talimat almayı sevmez, ancak herkes kendi fikirlerinin onaylanmasını sever. Sorular sormak ve önerilerde bulunmakla, genellikle birinin kendi fikriymiş gibi arzu edilen sonuca ulaşmasına yardımcı olmak mümkündür. Çalıştıkları fikir kendilerinden geldiğinde, insanlar bu fikrin ortaya çıkmasına çok daha fazla yatırım yaparlar.
"İnsanlarla uğraşırken, mantık yaratıklarıyla değil, duygu yaratıklarıyla uğraştığınızı unutmayın." — Dale Carnegie
İlke 8: Diğer kişinin bakış açısından dürüstçe bakmaya çalışın.
Etkili ilişkilerdeki anahtar becerilerden biri, bir şeyi başka bir kişinin bakış açısından görebilme yeteneğidir. Bu beceri sadece diğer kişinin önemli ve anlaşıldığını hissetmesini sağlamakla kalmaz, genellikle ilk başta o kadar açık olmayan noktaları ortaya çıkarır.Birinin belirli bir görüşe neden sahip olduğunu anlayarak, hedef daha çok kimin haklı olduğundan ziyade neyin doğru olduğu üzerine yoğunlaşır.
İlke 9: Diğer kişinin fikirlerine ve arzularına sempatiyle yaklaşın.
Kendimizi başkasının yerine koyduğumuzda, görüşlerine onların durduğu yerden bakarak, bir tartışma veya anlaşmazlık yerine olumlu etkileşimler kurmayı kolaylaştırırız. Carnegie, bu empatiyi göstermek için basit bir ifade sunar: "Sizin gibi hissettiğiniz için sizi hiç suçlamıyorum. Eğer ben olsaydım, muhtemelen sizin gibi hissederdim." Bu ifade, doğru olduğu için samimidir ve yapıcı bir konuşma için temeli atar.
İlke 10: Asil amaçlara hitap edin.
Birinin ahlaki, etik veya başka bir asil değeri olma arzusuna hitap ederek, genellikle onları işbirliği yapmaya veya bir görüşü farklı bir şekilde çerçeveleyerek görmeye istekli hale getirebiliriz. Birisi kalp değişikliğini olumlu bir değer nedeniyle haklı çıkarabiliyorsa, bunu yapma olasılıkları çok daha yüksektir.
İlke 11: Fikirlerinizi dramatize edin.
Bir fikri komik bir hikaye veya ayrıntılı bir sunumla sunmak olsun, fikirlerin biraz drama ihtiyacı vardır. Fikirleri benzersiz veya ilginç bir şekilde sunarak, o fikrin kabul edilme şansını büyük ölçüde artırırız.
İlke 12: Bir meydan okuma atın.
İnsanlar yarışmayı severler ve kazanmayı daha çok severler. En sıradan görev veya fikirle bile, sağlıklı bir rekabet dozu genellikle daha fazla katılım ve daha fazla verimlilik sağlar. Yarışma için "ödül" bile o kadar önemli değildir. Kendi başına meydan okuma ve sonuçta ortaya çıkan rekabet, oldukça motive edici ödüller olarak hizmet eder.
İlk ilke: övgü ve dürüst takdirle başlayın.
Bir kişiyi kelimelerimizle değiştirmenin ilk adımı, olumsuzdan önce olumlu üzerinde durmaktır. Bir kişinin güçlü yönlerini belirterek, onları olumlu bir zihin durumuna getiririz. Olumsuzluklara geldiğimizde, bunları duymak çok daha kolaydır ve daha olasıdır ki kabul edilirler.
İkinci ilke: insanların hatalarına dolaylı yoldan dikkat çekin.
Doğrudan eleştiri, kin yaratır ve insanları savunmaya geçirir. Dürüst övgüyü, bir olumsuz gözlemle sonuçlanan bir "ama" ile vermekten kaçınarak, insanları genellikle daha alıcı hale getirebiliriz. "Bugün harika koştun, AMA daha sert koşsaydın kazanırdın." ile "Bugün harika koştun, VE eğer bir dahaki sefere daha sert koşarsan muhtemelen kazanırsın!" çok farklıdır. Bir kelimenin ne kadar fark yarattığını görün.
Üçüncü ilke: diğer kişiyi eleştirmeden önce kendi hatalarınızdan bahsedin.
İnsanlar, eleştiri yapan kişinin kendi kusurlarını belirtmekten korkmadığını hissederlerse, eleştiriyi daha iyi kabul etme eğilimindedirler. "Hiç kimse mükemmel değildir," ortak zeminini oluşturarak, birinin eleştirinin kendi iyilikleri için verildiğini hissetmesi çok daha kolaydır.
İlke 4: Doğrudan emirler vermek yerine sorular sorun.
Kimse ne yapması gerektiği söylenmesini sevmez. İnsanlardan bir şeyi doğrudan veya dolaylı olarak yapmalarını istemek, onların uymalarını kolaylaştırır. "Bana şu kitapları getir." ifadesi, "Şu kitapları bana getirebilir misiniz, lütfen?" ifadesinden oldukça farklıdır. Kelimelerdeki küçük bir değişiklik büyük bir etkiye sahiptir.
İlke 5: Diğer kişiye yüzünü kurtarmasına izin verin.
Asla kamuya açık bir şekilde eleştiri yapmayın veya olumsuz geri bildirimde bulunmayın. Olumsuz bilgileri ilettiğimizde, bunu özel olarak ve diğer kişinin onurunu koruyacak bir şekilde yaparak en etkili olabiliriz. Rollerin tersine çevrildiğinde nasıl hissedeceğimizi düşünerek, genellikle bir olumsuzluğu olumlu bir şekilde konuşmanın bir yolunu bulabiliriz.
İlke 6: En ufak iyileşmeyi bile övün ve her iyileşmeyi övün. Övgülerinizde "samimi olun ve cömert davranın."
En küçük adımları ve küçük iyileşmeleri sık sık ve içtenlikle belirterek, sürekli iyileşme şansını artırırız.Bebeklerin yürümeyi öğrenirken genellikle nasıl tepki verdiğimizi düşünün: bol bol övgü ve düştüklerinde bol bol affetme. Aynı yaklaşım yetişkinler için de oldukça iyi çalışır.
İlke 7: diğer kişiye yaşamak için iyi bir ün verin.
Birini halka övdüğümüzde veya arzu edilen özellikleri veya eylemleri sergiledikleri için onları övdüğümüzde, bu kişiye doğal olarak uymak isteyecekleri belirli bir ün verir. Birine yeterince sık samimi bir şekilde bir şeyde harika olduklarını söylersek, bunu kendileri de inanmaya başlar ve kendi ünleriyle bir parçası haline getirirler.
İlke 8: teşviki kullanın. hatayı düzeltmek kolay görün.
Hataları en aza indirgeyip iyileştirmeleri teşvik ettiğimizde, bir kişide kolayca iyileşebileceklerine dair bir motivasyon ve inanç yaratırız. Hatalara odaklandığımızda, onları genellikle olduklarından çok daha olumsuz gösteririz, iyileşme motivasyonunu öldürürüz.
İlke 9: diğer kişiyi önerdiğiniz şeyi yapmaktan mutlu edin.
Teşvikler, övgüler ve yetki sunmak, bir kişinin kararları kabul etmesini ve istediğimiz şeyi yapmasını sağlamak için harika yollardır.Eğer birisi terfi alamazsa, ancak mevcut rolünün ne kadar önemli olduğunu ve performanslarının onları ilk etapta aday yaptığını belirtirsek, darbenin etkisini hafifletir ve kin hissini en aza indiririz.
Download and customize hundreds of business templates for free